Kayıtlar

Haziran, 2015 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

*

Yüreği yanmış genç adam. Üzülmeye değer mi ? Sorusuna hep cevapsız kalmış gibi göründün dimi. Değer dedin içinden, değer. Yetmedi mi ? dedin her üzüldüğünde  seni duyacağını umduğun birine, sesini çıkarmadan. Her seferinde buldum seni dedin, bulamamışken. Aşkta biri daha fazla severmiş diğerinden, sen oldun. Fedâkatlıkların son bulmadı çekip gitmelerine rağmen.  Genç adam ! Sana soruyorum neden sorusuna " Sevdim!" cevabında başka cevap verebilir misin ?  İşte bunun cevabını verebiliyosan koş peşinden sevdiğinin, yak dünyayı , sev güneşi elinle. Ama veremiyosan bırak. Uçsun özgür martılar gibi gökyüzünde. Çünkü seninleyken sadece atılan simitler ile doyurur karnını. Sevdin çünkü sen. Filmlerdeki gibi sevdin, yağmuru sever gibi sevdin. Dertleşme kimseyle, içinde sönsün ateş, başkası yardım ederse o gittiğinde tekrardan korlanır ruhunu bedeninden ayıran küçük yanıklar. Genç adam; yaşadığını yumruğun kadar kalbimin çarpıntılarıyla hissediyorum. Ruhuna iyi bak.

Yabancı Tanıdık

İki yabancı gibi. Aynı kaldırımda yürüsek. Mesela sen mutlu olsan, ben yağmurda ıslanmış. Sen gülsen, ben tükensem. Sonra iki yabancı gibi 2-3 saniyelik göz göze gelip yolumuza devam etsek. Sanki hiç sevmemişiz gibi birbirimizi. Onlarca, fotoğrafımız yokmuş gibi. Hiç dokunmamışız gibi birbirimize. Bu ne kadar acı bilir misin ? Bilmezsin büyük ihtimal. Çoğu şeyin değerini bilemediğin gibi. Bir pinhani parçasında beni bulursun belki, belki de pilli bebekte. Bilemem, belki de bir Birsen Tezer parçasında sigara dumanın olurum. Ya sonrası ? Birbirimizden alakasız iki kitap oluruz, ya da yan yana giden tren rayları oluruz hiç kavuşamayız.

Saat Sabaha Karşı 5

Saat sabaha karşı 5. Şairin dediği  “ Ben seni bizim olmayan şarkının nakaratında, sabaha karşı 5 gibi sevdim.. İşte kimse o saatte seni ben gibi sevemez..” zamanın içerisindeyim. Hatta zamanın o kadar içindeyim ki, kaybolmuşum. Alttan Behzat Ç.de ki pilli bebek parçaları çalıyor. Belki tekrar başlarım. Efsane bir diziydi. İlk izleyiş tadını vermez ama olsun. Buraya epeydir yazmıyorum. Bloga bir baktım da en son “Eğer Konuşursam” yazısını yazmışım. Aslında bir daha yazmamayı düşünüyordum ama geceyi heceleyip sabaha kavuşturdum ve yapacak başka bir şeyim kalmadı. Bazen insan kendini kaybolmuş hisseder, bazen yalnız, bazen çaresiz, bazen mutsuz, bazen hiçbir şey hissedemez insan. Bazen de mutlu hisseder. Bu bana en uzak ihtimal gibi görünüyor. Artık o kadar tükenip yıprandım ki, ne hissettiğimi bile anlayamıyorum. Duygusuz gibiyim. Bütün duygularımı tükettiler.. Bazen bunları haketmedim diyorum. Sonra da içimdeki ses sonuna kadar hakettin diyor. Adam gibi sevmeyip, u...