Kayıtlar

Nisan, 2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

05:48

Saat 05:48.. Ben 1 dakika öncesine kadar yatağımda dönüp duruyordum. Yaklaşık 2-3 saattir uyumaya çabalamama rağmen,bütün çabalarımın sonuçsuz kaldığı,gri bir şehire gri bir güneş doğarken yazıyorum bu yazıyı sizlere. İçimden aniden kopup gelen yazma isteği beni yatağımdan kaldırıp,masanın başına geçmeme sürükledi. Belki de bundan uyuyamamışımdır, yazıp rahatlayamadığım için. Hislerimi buraya hiç aralık vermeden,kafamdan geçtiği gibi hızlı bir şekilde döküyorum. Düzeltmeye çabalamıyorum, söylersem kırılır mı diye düşünmüyorum.. Duygularımı kırpmak zorunda kalmadan, hareket etmek muazzam bir olay. Günlük yaşantımızda bunun hep önüne geçiliyor maalesef. Çoğu zaman karşındaki insanı kırmamak için duygularını kırpman, sözcüklerini dikkatli seçmen ve onun hisleri doğrultusunda cümleler kurmak zorunda kalıyorsun veya öyle hissediyorsun. Karşındaki kim olursa olsun,ister ailenden biri,ister bi dostun olsun ya da herhangi bi arkadaşın. Bu hiçbiri için farklılık göstermiyor. Sebebi ise duygul...

İç sesimde boğuluyorum

Kişisel görüşüm acının üzerine yazmanın,mutluluğun üzerine yazmaktan daha kolay olduğu yönünde. Bu nasıl olabilir bende bilmiyorum ama acı duygusunu aktarmaya çabalarken yazılarımda,mutluluğu aktarmaya çabaladığımdan daha az bir gayret gösteriyorum ve gelen tepkiler üzerine de şunu diyebilirim ki,acı ve hüzün üzerine yazdığım yazılar daha çok beğenilip,okunuyor. Bunun sebebini biraz düşündüm,olayın içinden tam anlamıyla çıkamasamda acaba diyorum.. Acaba mutluyken yazacak bir şey kalmadığı için mi böyle oluyor? Yani sonuçta mutlusun,öyle hissediyorsun. Hayatındaki çoğu şey yolunda gidiyor veya sen öyle sanıyorsun. Bu durumdayken,ne aktarabilirsin ki yazılara? Bu gibi düşünceler dönüyor beynimin içinde.. Sonra en ünlü şairlerin en tanınmış şiirlerinde göz gezdirirken farkediyorum ki; en tanınmış şiirlerin hiçte küçümsenmeyecek bir kısmı mutluluk üzerine yazılı. Tabiiki de daha büyük kısmı acı,ayrılık,hasret gibi duygular üzerine ama mutluluk üzerine o kadar çok tanınmış şiir var ki,göz a...

Vedalar Ve Çaylar

Islak bir şehrin,saçma sapan bi otogarından yazıyorum. Terkedilişlerin,ayrılıkların ve vedaların kokusunun sindiği bi otogar. Hızla yağan yağmurun,aceleyle ordan oraya koşuşturan insanların,elindeki mendili satmaya calışan bir kardeşin yanından yazıyorum. Bayat çayıma eşlik eden sigaramla beraber yazıyorum bu yazıyı size. Bir vedanın kokusu yeni sinmişken üstüme,son öpücüğün nemi dururken yanağımda,yağmurun ardından açan güneş yüzüme vururken yazıyorum. Vedalar yıpratır insanı,her veda bir saç teli daha beyazlatır.. Her son bakış,bir bekleyişe dönüşür. Ne yazık ki her bekleyiş,mutlu bi sonuca dönüşmez hayatta. Vedadan sonra,paketin içinde kalmış son sigara gibi olur insan. Kendini yalnız hisseder,boşlukta hisseder. Aklında dönüp durur son sahneler,son sarılmalar,son bakışlar ama çıkamaz işin içinden. Vedalar yıpratır insanı,her veda bir kırışıklık daha ekler insanın yüzüne.  En zoru bekleyen olmaktır,günü saati saymaktır. Çünkü bekleyen sensen,geçmez saatler günler. Geceler bağlama...