...Buğulu Cam...


“Kendimden çıkıyorum yola , bir yere varamıyorum “ senden başka. Ne zaman yeniden başlamaya niyet etsem , kendime sözler versem yine de beni , sende buluyorum. Başladığım her yol sende son buluyor. Bilmiyorum , bilemiyorum. Sanki canımdan bir parçasın da seni söküp atamıyorum gibi..

 “ Nasıl bir şey seni sevmek ? “ diye soruyorum kendime. Çünkü bunu en iyi cevaplayabilecek insan benim.. Öyle bir şey ki seni sevmek: Bir Ankaralının “La Bebe”si, İstanbullunun boğaza karşı manzarası, Kastamonulununsa ayazı karşı dik dururken yaktığı sigara gibi.. Ama ben İstanbul’da değilim o manzarayı izleyemem , Kastamonu’da değilim o sigarayı yakamam ve ben Ankara’da değilim ki “ La Bebe” kullanamam..

Böyle bir şey işte seni sevmek.. Çıkar bir yolu yok, aslında akıl işi bir şey de değil ama elden bir şey gelmiyor maalesef.. Her şey yürekten geliyor. Ona da akıl da el de mani olamıyor..

Neden mi tüm bunları “Buğulu Camlar” başlığı altında yazıyorum. Çünkü.. Çünkü’sü şöyle;

Buğulu bir cam düşün karşında. Ona dokunduğun anda bıraktığın izi silemezsin. Silmeye çalışırsan buğusu gider, camın büyüsü bozulur. Ona öyle bir dokunmak zorundasın ki , yapmak istediğini elin titremeden yapmalısın. Bilirsin ki istediğini yazıp yapamazsan , bir anlamı kalmaz. Ben oraya “Seni” yazmıştım, ellerim, yüreğim hiç titremeden hem de. Sonra ne mi oldu? Buhar gitti, buğu silindi , camın büyüsü bozuldu.. ( İşte ben tam bu kısımda senden vazgeçmeye çalışıyorum, kendimden yola çıkıyorum bilinmeyenlere.. Sonra yanımdan biri geçiyor , senin parfümünü sıkmış, masa da biri gülüyor aynı sen gibi… Biri bir kelime söylüyor ,inanır mısın o bile seni bana anımsatıyor.. ) Yokluğun o kadar sarmış ki içime, herkeste seni aramaya başlıyorum.. Buğu silindi, büyü bozuldu , ben senden vazgeçip yola çıktım.. İşte öyle olmuyor.. En başta dediğim gibi kendimden çıktığım yolda bir yere varamıyorum senden başka..


Buğuya gelince.. Azıcık bir buhar bile o camdaki “Seni” yeniden canlandırmaya yetiyor… Fakat.. Fakat eskisi gibi olmuyor artık o yazdığım “Sen”.. Her defasında biraz daha silinmiş, biraz daha yıpranmış.. Şunu da biliyorum ki “ Sana söz yine Baharlar gelecek..” ve biz o zaman üstüne yazıp çizebileceğimiz çok daha fazla buğulu cam bulacağız.. Belki nokta koyar, belki de korkmadan siler en baştan yazarız..


Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Saat Sabaha Karşı 5

Eski Sevdalar

Herkesin içi karanlık ama ...