Kayıtlar

2015 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Kendine İyi Bak...

“Yan yana geçen geceler unutulur gider mi?” diye başlayan bir şarkı , ne kadar düşündürebilirse o kadar düşünceye daldırır insanı. Öyle ya da böyle herkes kendinden bir kesit bulur bu muazzam eserde. Kimi yaşanmışlıklarını düşünür, kimi de yaşayamadıklarını. “Acılar birden biter mi?” diye devam ederken, yutkunmalar başlar. Gözler uzağa doğru bakmaya, kaçmaya başlar. Abi kim ne derse desin, bu parça insanın yüreğine işler. Hem de öyle bir işler ki, ömrünün her döneminde dinleyebilirsin bu şarkıyı ve dinlemekten sıkılamazsın. Diğer şarkılara benzemez bu. Öyle bi hevesle 3-5 kere dinleyip geçecek bir şey değil bu. Bu şarkı hayatın en acılı dönemin anlatan bir şarkı belki.. Belki de hayatın acı kısmını yaşayamadığın bir şarkı… “ Bir bebek özleminde seni aramak var ya , bu hep böyle böyle gider mi?”… “Suya hasret çöllerde beyaz güller biter mi Dikenleri göğü deler mi  ? Bir menekşe kokusunda seni aramak var ya Bu hep böyle böyle gider mi?” Şu cümlelerde sizi bulan, s...

Toplumdaki Düşünce Farkı ve o Düşünülmeyen Masum Bebek...

Bugün buraya biraz içimi dökeceğim desem yeri var , belirli bir süredir üzerinde araştırma yapıp kitap okuduğum bir konu var. Bu konuya da ister istemez değinmek zorunda kalacağım. Uzun sayılmayacak bir süre içerisinde , hayatın güzelliklerine bakmaya çabalıyorum. İçtiğim sigaradan anlık zevk almaya, gökyüzünün maviliğinden mutlu olmayı , yağmurlara sevinmeyi kendime şart koşuyorum. Kendimi , iç sesimle depresyona sokmak yerine, bize verilen bu kısıtlı süre içerisinde hayatı dolu dolu yaşamaya çabalıyorum. Bir ortamdayken başkalarından çekindiğim için yapamadığım şeyleri yapmaya başladım mesela. Bu güzel bir gelişme. Hatta insanlar tarafından “iyice kafayı yedin” vb ithamlara uğruyorum ama bundan mutsuz değilim. Bence herkes içindeki iyi huylu deliyi dışarı çıkarmalı. Ancak o zaman dünya , çocukların ölmediği ,insanların açlık çekmediği bir yer olur. Sürekli aklımı , Afrika’da doğmuş bir 3 aylık bir bebeğin ne suçu olabilir sorusunu soruyorum. Neden ben değil de o? Neden o beb...

Alışmak,Vazgeçmek,Kaybetmek..

Erken uyanmaya alıştım artık. Kahvaltı yapmadan sigara içmeye alıştım. Batan güneşe ,biten günlere alıştım. Alkolün o ertesi gün ağzında kalan ekşimsi tadına alıştım. Birçok şeye alıştım artık. Mesela eskisi kadar sorun etmiyorum kelebeleklerin 1 gün yaşamasını, uçurtmalarının sınırı olduğunu… Denizin istediğim kadar mavi olmamasını, bulutların istediğim kadar keskin beyaz olamamasını sorun etmiyorum artık. Çoğu şeyden de vazgeçtim. Duygularımdan mesela. Eskisi kadar ön planda değiller. Alışılmışlıklarımın dışında vazgeçtiklerim daha fazla. Kuşları izlemekten vazgeçtim, gecelerimi gündüz etmekten vazgeçtim, sigarayı duygularımla içmekten vazgeçtim. Vazgeçmek kolay değil, bilirsiniz. Biraz cesaret ister, cesaretten daha fazla da kararlılık. Sanırım ikisi de bu ara bende var. Çoğu şeyden, çoğu kişiden vazgeçebiliyorum artık. Cebimdeki bozuk para gibi harcıyorum insanların gözümde ve inanın çoğu cebimde taşımama değmiyor bile. Cebimde ki 1 liradan fazla edemeyecek o kadar insan v...

Boğazımdaki bu düğümden hangimiz sorumlu?

Yazının şarkısı olarak,okumaya başlamadan açın..  https://youtu.be/PW3d_FpT59E Aynı yollardan yürüyorum,aynı manzaraya bakıyorum. Her gün. Tek başıma. Bir anlam yükleyemeyecek kadar yorgun kafam. Yada bunlardan kaçtığım için. Kaçmak çoğu zaman iyi gelir. Bende öyle yaptım. Düşüncelerimdeki senden kaçtım. Kızgınım. Nereye gittiğimin önemsizliğini kaybetmiş olmasına kızgınım. Geriye kalan hayallerin avuçlarıma ve göğüs kafesime sığmayışına kızgınım. Bundan sonra kimsenin ellerini saatlerce izleyemeyeceğim için kızgınım. Her bir boğumunu teker teker öptüğüm parmaklarına kızgınım. Uykusunda bile beni sıkı sıkı saran kollarına kızgınım. Biriktiremediğim her sinema bileti için kızgınım. Yazmayı bıraktığın her mektup için kızgınım. Her öpüşünde kalbime kadar inen dudaklarının sıcaklığına kızgınım. Gözlerimin içinden başka hiçbir yere bakmayan gözlerine kızgınım. Şimdi. En çokta kendime kızgınım. Artık hislerimin kaybolduğunu kendime itiraf ettiğimde kızgın demirler saplanmadı. Karnım bile...

Her şey bitti sanma

Resim
Bu saatler de bir şeyler olur bana. Günün geri kalanına göre daha zor geçiyor dakikalar ve günün geri kalanına göre daha çok canım acıyor bu saatlerde...  Bu saatlerde daha sert çekiyorum sigarayı,daha zor gülüyorum,aslına bakarsan,bu saatler senin saatlerin.  Genelde gece yarıları bir şarkı çalarken fotoğrafına yaklaşıp "ulan be" demekle yetinirim. Sen bilmezsin,sonrada uyuyakalırım. Mesela ben burda bu saatte,yoldan geçen arabadaki müslüm gürses şarkısına eşlik etmeyi anlatırım,gökyüzüne bakıp "yetmedi mi Allahım" demeyi anlatırım anlatmasına da,kimse bi bok anlamaz. Bir M.F.Ö veya Pilli Bebek şarkısında seni bulmayı anlatırım şimdi burada insanlara ya da kimseye anlatamadıklarımı yazarım? Biliyorsun,yazamam. Kimseye de bi bok anlatamam. Ben hep içime atarım. Kanser olana kadar,bir gün dertten kusana kadar içime atarım. İçim mezarlık olmuş,çoktandır uğrayan yok. En zoruda,senin benim haberim olmadığını sandığın şeyleri yaparken seni izlemek. İzlerken hiç ses çıkar...

Yüreğimdeki mezarlık

Resim
Bir gün ansızın çıkıp gelmeni beklerken,hayatın kısa ve kuşların uçtuğunu farkettim. Ben uğruna sigaralar yakıp ciğerlerimi parçalarken,senin kahkahanla uyandım.  Seni senden çok severken,mecnun olduktan sonra leylayı bulmasının kolay olduğunu anladım. Uğruna yıllarımı heba eden bir çocukken,bir saniye sonra ölebileceğimi hatırladım. Ölümsüz sevmiştim ben seni. Ölümlere inat... Bilirsin inatçıyımdır,kabul edemem,direnirim,savaşırım ama kaybettiğimde ise arkama dönüp hatalarıma bakmayı bilirim. Hatalarıma baktığımda,en büyük hatamın, bir insana hiç gitmeyeceğimi hissettirdiğim anı gördüm. Bazılarına göre hata bile olmasa bu,en büyük hatamdı bu benim.  Herkese karşı inadımdın,direnişimdin,sol yanımdın. Sana her anım sen olsun derken, sen anılarım olarak kalmayı seçtin... Bir gece dertten boğalacakken,bana dert olanın sen değil,kendim olduğunu anladım. Kendimi yıpratmaktan,üzmekten başka yaptığım bir şey yoktu. Ben yıkılacak adam değildim. Belki yokluğunda şiddetli sallandım ama ...

*

Yüreği yanmış genç adam. Üzülmeye değer mi ? Sorusuna hep cevapsız kalmış gibi göründün dimi. Değer dedin içinden, değer. Yetmedi mi ? dedin her üzüldüğünde  seni duyacağını umduğun birine, sesini çıkarmadan. Her seferinde buldum seni dedin, bulamamışken. Aşkta biri daha fazla severmiş diğerinden, sen oldun. Fedâkatlıkların son bulmadı çekip gitmelerine rağmen.  Genç adam ! Sana soruyorum neden sorusuna " Sevdim!" cevabında başka cevap verebilir misin ?  İşte bunun cevabını verebiliyosan koş peşinden sevdiğinin, yak dünyayı , sev güneşi elinle. Ama veremiyosan bırak. Uçsun özgür martılar gibi gökyüzünde. Çünkü seninleyken sadece atılan simitler ile doyurur karnını. Sevdin çünkü sen. Filmlerdeki gibi sevdin, yağmuru sever gibi sevdin. Dertleşme kimseyle, içinde sönsün ateş, başkası yardım ederse o gittiğinde tekrardan korlanır ruhunu bedeninden ayıran küçük yanıklar. Genç adam; yaşadığını yumruğun kadar kalbimin çarpıntılarıyla hissediyorum. Ruhuna iyi bak.

Yabancı Tanıdık

İki yabancı gibi. Aynı kaldırımda yürüsek. Mesela sen mutlu olsan, ben yağmurda ıslanmış. Sen gülsen, ben tükensem. Sonra iki yabancı gibi 2-3 saniyelik göz göze gelip yolumuza devam etsek. Sanki hiç sevmemişiz gibi birbirimizi. Onlarca, fotoğrafımız yokmuş gibi. Hiç dokunmamışız gibi birbirimize. Bu ne kadar acı bilir misin ? Bilmezsin büyük ihtimal. Çoğu şeyin değerini bilemediğin gibi. Bir pinhani parçasında beni bulursun belki, belki de pilli bebekte. Bilemem, belki de bir Birsen Tezer parçasında sigara dumanın olurum. Ya sonrası ? Birbirimizden alakasız iki kitap oluruz, ya da yan yana giden tren rayları oluruz hiç kavuşamayız.

Saat Sabaha Karşı 5

Saat sabaha karşı 5. Şairin dediği  “ Ben seni bizim olmayan şarkının nakaratında, sabaha karşı 5 gibi sevdim.. İşte kimse o saatte seni ben gibi sevemez..” zamanın içerisindeyim. Hatta zamanın o kadar içindeyim ki, kaybolmuşum. Alttan Behzat Ç.de ki pilli bebek parçaları çalıyor. Belki tekrar başlarım. Efsane bir diziydi. İlk izleyiş tadını vermez ama olsun. Buraya epeydir yazmıyorum. Bloga bir baktım da en son “Eğer Konuşursam” yazısını yazmışım. Aslında bir daha yazmamayı düşünüyordum ama geceyi heceleyip sabaha kavuşturdum ve yapacak başka bir şeyim kalmadı. Bazen insan kendini kaybolmuş hisseder, bazen yalnız, bazen çaresiz, bazen mutsuz, bazen hiçbir şey hissedemez insan. Bazen de mutlu hisseder. Bu bana en uzak ihtimal gibi görünüyor. Artık o kadar tükenip yıprandım ki, ne hissettiğimi bile anlayamıyorum. Duygusuz gibiyim. Bütün duygularımı tükettiler.. Bazen bunları haketmedim diyorum. Sonra da içimdeki ses sonuna kadar hakettin diyor. Adam gibi sevmeyip, u...

?

Hep başkalarını mutlu etmek için yaşamadık mı ? Hep birilerine güvenmedik mi , kendimiz gibi. Kaçı kaldı yanımızda, kaçı anladı bizi biz gibi? Gittiklerinde hissetmedik mi yalnızlığın en kuytu köşesinin karanlığını? Ne zaman attık en içten kahkahamızı etrafımızı düşünemeden ? Hep devam etmek zorunda kalmadık mı duygunun en boktanını yaşarken ? Kaç kişi kaldı yanımızda , 1 2 ? 5 6 ? Kaçmak istemedik mi bulunduğumuz yerlerden ?  Ya her acımızı gömmedik mi kalbimize güçlü gözükmek için ? Bazen mutluluğu biz kadar hak eden insanları üzmedik mi ? " Bir daha asla! " dediklerimizi yapmak zorunda kalmadık mı ? Dökmek istemedik mi içimizin acısını ,hissedebilecek insanlara ?  Sormak istedik mi bu soruları kendimize, acıyı öz bilmişken ?

En sert rüzgarlara ver sırtını..

Hissetmenin suç sayıldığı bir dünyada yaşıyoruz. Sevsek yalan sevmesek hata.. İnsanlar ne kadarda soğukkanlı. Hiçbir şey olmamış gibi devam edebiliyorlar hayatlarına. En azından hepsi değil ya işte bu bi nebze mutlu ediyor bizleri bilmesekte. " Ben gibi biri daha var , yalnız değilim ! "İşte en büyük yanılgı burda filizleniyor. Yalnızsın ! Gece gördüğün yıldızlar kadar yalnızsın. Dışarıdan tek görünmesende , milyarlarca kilometre uzaksın o birine. Hayatla başa çıkmak zor geldiğinde vuruyor suratına yalnızlık, en sert rüzgar gibi.. İşte o zaman arkana geçenleri sayıyorsun canının yanmasını istemeyenleri, yanındayım diyenleri , hep benimle kal diyenleri...  O zaman yönünü değiştir güzel insan ! Neden rüzgara karşı yürüyosun ? Sırtını hayata ver ! Düşsende kalkarsın. Yürümeye devam et güzel insan. Düşe kalka yaşamakta güzel şu lanet dünyada! Başka şansın mı var sanki ? Düştükten sonra kalkmayı bil , bil ki düşmene sebep olanlar görsün! Bağır , " BURDAYIM ! " Bağır ki h...

Kırgınlık

Kırgınlıklarının anlaşılmasını ister insanoğlu. Söyleyemez anlatamaz , dökemez içini. Sevdiğine kırılır , küser .. Takmıyorum der kimisi , artık yeter der , bende insanım.. Ama yaşar kırgınlığını , acıtır. İstemez kimse bu hissi yaşamayı ama çoğumuz yaşamışızdır bu hissi. Kimisi bağırarak rahatlamak ister , kimisi giderek.. Uzaklaşır sevdiğinden ,acısının tekrarlanmasını istemez. Korkaklık der kimisi buna , kimisi ise güçsüzlük.. Hiçbiridir cevabın kendisi ise. Yorgunluktan gideriz.. Gücümüz yetmez kabul. Ama onca kırgınlığı nasıl unutur yürek, nasıl taşır yumruk kadar boyutuyla? Oraya girmişken bunu yapanı nasıl affeder ? Yapamaz.. Yapmaktan kaçtığından değil yapamaz. Acısını yine kalır içinde , en derininden yine damlar. Görmez sevdiğini ama unutmaz , unutamaz. Tek kişilik sarayda kalan o insanı unutamaz.  Güler bazen kendine, bunun içinmiydi der bu insan içinmi kanadım bu kadar? Ama yine kanatır içini.  Ağlayamadığımız için mi geldik bu hale ? Etrafa zarar veremediğimiz içi...

Bir sigara yak görünmeyen ufka..

Bir sigara yaktım göremediğim ufka, gecenin en karanlığında. Ne bir gemi ışığı ne de ay parıltısı vardı görünen. İnsanlar neden sigara içer sorusunun cevabı bu aslında. Görebildiğin tek ışık yaktığın sigaranın önünde ciğerine çektiğin tütün olur. Düşünmezsin hiçbir şey sadece izlersin bir işe yarıyacakmışcasına ama hissettiğin şey kalbinin alt tarafına vuran ,senin eğilmene ,bükülmene hatta sallanmana sebep olan , sanki birisi oraya  bıcak sokarmışcasına acı veren şey yaşadığın kötü anılardan başka bir şey değildir.  Acıtır, yakar sanki biri tek ışığını birisi oraya basıyomuşcasına ama kanar.. Durmadan kanar ama ölmezsin. Bunu bilmenin ne kadar zor olduğunu anlarsın. Teksindir yalnızsındır orada kimse olmaz yanında , olamaz. Kim girdiyse kalbine kimi koyduysan o ufak hapishanene duvarlara vurur o sırada. Kılın kıpırdayamaz hale geldiğin an biter her şey. Ne acın kalır be kanaman. Hissetmezsin o ufacık hareketsizlikten sonra. Soğuktan ölmek gibi, boğulmanın son safhasında ağzın...

Herkesin içi karanlık ama ...

Resim
Herkesin içi karanlık ama bazılarımızın karanlığına yıldız olanlar var yetmiş seksen kiloluk evrenlerimizde. Ne yakınlaşabildiği ne de uzaklaştığı.. Etrafınıza bakın ; herkes gülümsüyor hayata en içtenliğiyle ya da biz öyle görüyoruz. En inandıkları bırakıyor kimilerini , kimilerini en sevdikleri. Kimileri sadece kırgın kimileri ise üzgün. Güneşli günler yerine aydınlık günler istemeliydik belki , yetinmeliydik elimizdekilerle. Elimizde hiç bir şey olmasa hayalleriyle yetinmeliydik istediklerimizin, hayallerimizin.  Fazla karamsar dersiniz benim için belki okuduğunuzda bunları ya da daha ne gördü ki bu genç adam. Yaşadığımız her anda sokuyoruz istemesekte bu tarz düşünçeleri bilinçaltımıza, hisleri kalbimize..  Her şeye rağmen yine taklit etmeye devam ediyoruz mutluluğu , her şey mükemmelmişcesine..

Eğer Konuşursam..

Alışık olunmadığı üzere , ne gecemi sabah etmek için yazıyorum ne de sigaram var şuan elimde. İşler eskisi gibi değil gibi yani. Kafamdakileri değil de kafamı dağıtmak için yazıyorum gibi. Başkalarına patlamamak için, içime buraya döküyor gibi. Bilmiyorum belki bloga atmam bile çoğunu atmadığım gibi bu da kalır bilgisayarım gizli saklı bir köşesinde. Yazıyorum işte, neden yazdığım kime yazdığım belli olmayan bir öfkeyle. Aslına bakarsanız şuan ki öfkemin sebebi iyi niyet diyebilirim. Hayatım boyunca kime iyi niyetli yaklaşsam, bunu öfkeme dönüştürecek şeylerle karşılaştım. Bir insanı koşulsuz sevip, ona koşulsuz sahip çıkmak, herkese karşı göğsünüzü ona siper edip onu korumak, o üzülmesin diye kendinizi param parça etmek falan işte tam benlik işler bunlar. En iyi ben yaparım bunları. Yaparım da ne olur? Ben sesimi çıkarmadığım sürece , iyi niyetimle sustuğum sürece bunun kullanılmasından nefret ediyorum. Sanki bardak doldu da , o son damlayı bekliyor gibiyim. O kadar çok d...

Seninle Olmak..

“Seninle olmanın en heyecanlı yanı ne biliyor musun? aynı şeyleri seninle aynı anda düşünmek birlikte ağlamak gülmek. ve buradayken bile seni çılgınca özlemek...” Demiş şair… Sanki beni yaşarcasına , dökmüş içindekileri kağıda.. Ölmeseymiş eğer , şüphelenirdim.. Acaba “aynı hatuna mı aşık olduk ? “  diye. Neden böyle girdim yazıya, inanın bilmiyorum.. Takip ederlerin( ki burada sevincimi sizle paylaşmam gerek yayın başına +125 okuyucu ortalamasına yazmak beni gerçekten mutlu ediyor. ) neyse ne diyorduk ? Hı. “Takip edenlerin” çoğunun bildiği gibi ben yine sigaramı yakmış, listemden herhangi bir şarkıya çift tıklamış(M.F.Ö. - Güllerin İçinden),gecemi gündüz ederken bir anda kendimi burada buldum. Sanırım ondan oldu böylesine kopukça bir giriş.. Şair seninle olmanın bütün yönlerini anlatmış ya hani, ben anlatamıyorum.. İçimde kalıyor çoğu zaman demek istediklerim.. “Seni benim kadar sevmeyen biri , sana benim diyemediklerimi diyebilir.”  Cümlesi, en afilli a...